Ozon gazı üç oksijen atomundan oluşan bir moleküldür.Oksijen molekülü (O2) kararlı olup, Ozon gazı (O3) ise kararsız bir moleküldür. Ozon gazını 1839 yılında Alman kimyacı Christian Friedrich Schönbein keşfetmiştir. Keşfinden sonraki ilk yıllarda dezenfeksiyon amacıyla kullanılmıştır.1860 yılında Monako şehrinin su arıtma tesislerinde dezenfeksiyon amacıyla ozon kullanılmaya başlanmıştır. Ozonun bu dezenfekte edici etkisi güçlü okside edici özelliğinden kaynaklanmaktadır. Sadece virüs ve bakterilerin yanında tüm mikroorganizmalar ve toksinlerini de okside edebilir.
Ozon oda sıcaklığında renksiz, karakteristik kokusu olan bir gazdır (fırtınalı havalardan sonra, yüksek yerlerde veya deniz kıyısında hissedilir). İsmi Yunanca “koklamak” manasına gelen ozein’den gelir. Çok güçlü okside ve etkili dezenfekte etme özelliği sayesinde, halen dünya çapında içme suyu sağlayan arıtma tesislerinde yaygın olarak kullanılır.
Ozonun ilk tıbbi kullanımı Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman askerlerinin kangren ve benzeri ciddi yaralanmalarını tedavi eden Dr. Albert Wolff’a dayanır. Bilimsel bir toplantıda ozonun tedavi edici bir ajan olarak gündeme alındığı ilk önemli organizasyon ise 1935 yılında Berlin’de toplanan 59. Alman Cerrahi Birliği (59th Meeting of the German Surgical Society) toplantısı olup, burada Dr. Erwin Payr “Cerrahi’de Ozon Uygulamaları” başlığı altında kendi vakalarından oluşan bir sunum yapmıştır. Bu tarihten sonra 1980’li yıllara kadar, ozon tedavisini münferit olarak uygulayan çeşitli hekimler ve araştırmacılar bulunmaktadır. 1980’li yıllardan itibaren ise tıbbi amaçla ozon kullanımına yönelik gerek bilimsel çalışmalar, gerekse vaka serileri hızla artmaya başlamıştır.
Medikal ozon daima saf ozon ve saf oksijenin karışımı şeklinde kullanılır. Bu karışımda ozon enfazla %5 ve oksijenen az %95 oranında bulunur.Ozon terapi konusunda eğitimli bir tıp doktorunun gözetiminde, kişilerin mevcut vücut kapasiteleri ve hastalıklarının düzeyine göre uygulama dozları belirlenerek tedavi protokolü oluşturulur.