Hacamatın Vücut Üzerindeki Etki Mekanizmaları

Yunan tıbbından Arap ve Uzakdoğu tıbbına kadar birçok geleneksel tıbbî sistemlerde hastalıkların zararlı ve kirli kan sebebiyle oluştuğuna ve bu kanın vücuttan çıkarılması ile de hastanın iyileşeceğine inanılır.

Hacamatta maksat; deri ve deri altındaki akıcılığı olmayan, birikmiş, toksik maddeler içeren, atıl kalmış, vücuda zararlı ve biriktiği noktada ilgili organa zarar veren kirli kanın ve dokular arasındaki sıvıda biriken atıkları, toksinleri lenf sistemine girmeden dışarı atmak suretiyle kanın rahatça dolaşmasını sağlamaktır.

Hacamat yapılan bölgedeki damarların kan akımını canlandırdığı, kılcal damarlardaki tıkanıklıkları açtığı, kandaki ve dokulardaki mikrosirkülasyonu arttırdığı için de kan ve dokulardan toksinlerin atılmasını sağladığı;

Kırmızı kan hücrelerini (alyuvarları) büyüten kanı katılaştıran, dolaşımı bozan fazla asitlerin vücuttan dışarı atıldığı;

Aynı zamanda da bölgesel kan dolaşımını, bölgesel doku beslenmesini ve oksijenlenmesini artırdığı;

Sertlikleri ve ödemi çözdüğü, azalttığı;

Vücuttan kan çıkması nedeniyle yeni kan üretme mekanizmalarını harekete geçirdiği;

Kan üretimiyle görevli organları (kemik iliği, karaciğer, dalak) uyardığı (Zira, 25 yaş civarında kemik iliği kan üretimi azalmaktadır.) ve kan yapımını stimüle ettiği;

Bağışıklık sistemini güçlendirdiği, vücuda direnç kazandırdığı ve hastalığı önlediği;

Ağrı kesici özelliği olduğu;

Çeşitli kas spazmlarını ve eklem ağrılarını iyileştirdiği;

Beyin fonksiyonlarını canlandırdığı düşünülmektedir.

Klinik çalışmalar ile ispatlanmış bir faydası da vücudun ürettiği tabii kortizonu arttırmasıdır. Bu da hacamat sonrası ağrılı durumların azalmasını, hatta bulunan diğer ağrıların da yok olmasını sağlamaktadır.

Emilerek biriken kanın vücudun dışına çıkarılması esnasında hasta hücreler parçalanır ve prostaglandin maddesi ortaya çıkar. Prostaglandinler, vücutta doğal olarak üretilen bir grup yağ asitleridir ve hormonlara benzer şekilde hareket ederler. Bu maddeler parçalanma ve hasta hücrenin dışarı çıkması esnasında ağrı hissettirir. Kortizonun sırlarından bir tanesi onun ağrıyı kesme kuvvetidir. Hücreyi kontrol altına alarak prostaglandin maddesinin çıkmasını engeller ve acı anında kesilmiş olur. Bu özelliğinden dolayı kortizon “tıbbi sihir” olarak adlandırılmaktadır. Ne var ki hasta hücrenin parçalanmasına engel olmak vücudun tabiatına aykırıdır.

Aynı zamanda da kortizon, yerinde, uygun doz ve sürelerde kullanıldığında hayat kurtaran, ama elbette bazıları ölümcül, pek çok yan etkileri de olan bir ilaç olarak da kullanılmaktadır. Hacamattan hemen sonra bu madde doğal yollardan oluştuğu için de prostaglandin kaynaklı olsun ya da olmasın birçok ağrı azalmış olur.

Sonuç olarak; hacamat, ilaçtan farklı olarak, vücutta  atılamayan ve  ciddi hastalıklara sebep olan atıkları vücuda herhangi bir zarar vermeden çıkarmaktadır, aynı zamanda da kortizon salgılanmasını arttırmaktadır.

Bir diğer hatırlanması gereken etkisi de; hacamatın yapıldığı bölgelerde bulunan akupunktur noktalarının da ciddi bir şekilde uyarılması sonucu farklı etkilerin ortaya çıkmasıdır.

Özellikle de organların yansıması olan; akupunktur back-shu noktalarına yapılan uygulama ile gerek arteriyo-venöz, gerekse lenfatik dolaşım düzenlenmekte, böylelikle o organların üzerindeki stres azalmaktadır. Akupunktur noktalarına yapılan uygulama ile organlar arası enerji dengesi ve bütün sistemin düzenlenmesi sağlanarak tedavi edici etki oluşturulur.