Hacamatın Tarihçesi

Çin’de ve Mısır’da 3500 yıl öncesinden beri uygulandığına dair kanıtlar vardır.  

Eskiden beri Mısır’da kupa kullanılmaktadır. Ve tıbbi olarak ilk önce Ebers Papirüsü’nde anlatıldığı söylenmektedir. Ebers Tıp Papirüsü, MÖ 1550 yıllarında yazıldığı sanılan ve Mısır’da bulunan bir yazmadır. Adını kendini 1873 yılında dünyaya duyuran Eski Mısır uzmanı George Maurice Ebers’ten almıştır.  

Arkeologlar Çin’de M.Ö. 1000 yıllarına ait kupa tedavisi kanıtlarına rastladılar. Yazılı kaynak Ge Hong’un (MÖ 281-341) ‘Acil Durumlar İçin Reçeteler El Kitabı’nda hayvan boynuzlarından yapılmış kupaların püstül drenajında nasıl kullanılacağı anlatılır. Bu nedenle cupping boynuz tekniği anlamında Jiaofa olarak da adlandırılmıştır. Diğer yazılı kaynaklarda Tuberküloz tedavisinde nasıl uygulanacağı belirtilmiştir. Özellikle wind-cold tipi başağrılarında, rüzgar nedeniyle oluşan bi- syndromunda, başdönmesi ve abdominal ağrılarda kullanımı vurgulanmıştır.  

Geleneksel endikasyonlardan başında kanallardan soğuğu uzaklaştırılması gelir. Soğuğu uzaklaştırmak için kaynatılarak ısıtılmış bambu kupalar kullanılmıştır.  

Bambu kupalar kaynatılırken suya bitkisel karışımlar da katılmış ve ıslak uygulama esnasında bitkisel karışımların tedavi edici etkilerinden de faydalanılmıştır. (shuiguanfa-ıslak cupping)  

Islak kupa ve normal kupa özellikle eklem ağrılarında ve akupunktur iğnelerinin üzerine kapatılarak uygulanmıştır.  

Rüzgar, nem ve soğuk nedeniyle oluşan hastalıkların tedavisinde her zaman kullanılmıştır.  

Kupa içinde bırakılan bir miktar alkol tutuşturularak yapılırsa dijiufa, tutuşturulmuş alkollü pamukla iç kısım ısıtılarak yapılırsa shanhuofa olarak adlandırılır.  

Eski Yunan’da, Hipokrat’ın M.S. 400 yıllarında iç hastalıklar ve yapısal problemler için kupa kullandığı bildirilmektedir. Bu metodun birçok formları Asya ve Avrupa uygarlıklarında tıpta yayılmıştır. 

Tıp tarihinde kan alma yöntemiyle tedavinin ilk defa nerede ve ne zaman başladığı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Dünyanın en eski tedavi metodlarından olan hacamatı da ilk kez kimlerin ve nasıl uyguladığı bilinmemektedir. 

Ancak, eski Mezopotamya, Mısır ve diğer Ön Asya uygarlıklarında birçok hastalığın tedavisinde vücuttan kan alma yoluna gidildiği bilinmektedir. 

Hacamat tedavisi binlerce yıldır Çin’de kullanılan kupa terapisi yöntemiyle ortak prensiplere sahiptir. Önceleri bu işlemler için hayvan boynuzları kullanılırdı. Hacamat yapan kişi boynuzdan havayı çekerek bir vakum oluştururdu. Bu yöntem dışında bambu, seramik ve cam kupalar da kullanılmıştır. 

Hacamat Moğol tıbbında da 2500 yıllık bir geçmişe sahiptir. 

Hacamat sistemli olarak ilk kez Eski Mısır’da kullanılmıştır. M.Ö. 2000 yıllarından kalan belgelerden hacamatın o tarihlerde Mısır’da yaygın bir tedavi usulü olduğu anlaşılmaktadır. Yabancı maddeyi vücuttan uzaklaştırmak için hacamat yoluyla kan alma tasvirlerine ait belgeler bulunmaktadır. Bilinen en eski tıp metni olan 19.yüzyılda keşfedilen Eber papirüslerinde vücuttan kirli kanı ve yabancı maddeleri uzaklaştırmak için kan akıtılarak yapılan hacamat tasvirleri bulunmaktadır. Nil Nehri kıyısına kurulmuş Eski Mısır medeniyeti kupayı tedavi amacıyla düzenli olarak kullanmışlardır. 

Bu kadim sanat Eski Mısırlılardan Yunanlılara ve Romalılara taşındı. Modern tıbbın babası Hipokrat (M.Ö. 460–377) ve Yunan tıbbının büyük hekimi Galen (M.S. 131-210) hacamattan bahsederler. Hipokrat 2 tür hacamat’dan bahseder; kuru hacamat ve yaş hacamat. Hippokrates, kan alınan kişiden dayanabileceği miktarın alınmasını, müzmin hastalara uygulanmamasını söylemişti. 

Mısırlılarda kan aldırma tedavisinin 3000 yıldan daha fazla bir geçmişi olmasına rağmen Avrupa ülkelerinde ancak Orta Çağ’da kullanılmaya başlanmıştır 

Hipokrat ve Galen (Câlinûs) gibi Eskiçağ’ın ünlü hekimleri bu teoriyi benimsediklerinden onları izleyen İslâm hekimleri de dâhil bütün dünya asırlarca hastadan kan almayı en güvenilir tedavi yöntemi diye kabul etmiştir. 

Hacamat Araplarda, İslam öncesi dönemlerde de bir tedavi metodu olarak sıkça kullanılıyordu. 

Klâsik tıp ilminde hemen her hastalığın kandan kaynaklandığı kanaati hâkim olduğu için tedavi sırasında akla hemen kan almak geliyor ve ilk önce bu yola başvuruluyordu. Bu yöntemin özellikle 17. yüzyılda çok yaygın uygulandığı, bu yüzden yetkililerce her hekimin kan alma usulünü bilmesinin şart koşulduğu görülmektedir. Zamanla bu tür düşüncelerin yerini tecrübeye ve bilimselliğe bırakmasıyla hastalardan kan alma gerçek mânâda bir tedavi metodu hâline gelmiştir. (İbn Ebû Usaybia, Uyûnü’l-enbâ, s. 6.) 

Geleneksel klasik tıp kitaplarında hangi bölgeden veya damardan kan almanın ne gibi hastalıklara iyi geleceğine dair ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Hattâ bu iş için uygun olan mevsimler, günler ve saatler verilmekte, eğer âcil bir durum söz konusu değilse ilkbahar ve sonbaharda hacamat yaptırmak tavsiye edilmektedir. 

İbni Sina; ay başı ve sonunda uygulamayı tavsiye ediyor. Kitabında 60’a yakın kan alma yeri gösteriyor. Kitabında 1-2 sayfa sadece hacamattan bahseder. 

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetnamede: Ay dolunaya doğru büyürken yapılırsa, vücutta eksilen şeyler tamamlanıyor, dolunaydan sonra ay küçülürken yapılırsa da fazlalıklar azaltılır demektedir. Hatta dolunay zamanına doğru dikilen fidenin daha hızlı büyüdüğünden söz etmektedir. 

Batıda, berber dükkanları önünde görülen kırmızı ve beyaz (bazen mavi) şeritli sütunlar vardır. Berber dükkanlarının simgesi olan kırmızı-beyaz şeritli sütunların hacamatla çok yakından bir ilişkisi vardır. Zira, 14. yüzyılda Fransa’da hacamatı berberler yapardı. Hatta bu berberler çağdaş cerrahinin başladığı yerlerdir. Berberler kişiden kan aldıktan sonra temizlemek için bir bandaj kullanırlardı. Sonra bunları yıkayıp berber dükkanın önündeki direklere kuruması için asarlardı. Islak bandajlar uçuşarak bu sütunlara dolaşınca işte çıkan görüntü, berber sütunlarıdır. Bu sütunların tepesindeki toplar da bir başka kan alma yöntemi olan sülük tedavisinden (hirudoterapi) sonra kanın toplandığı kaselerdir. 

1512′de Britanya parlementosu, tecrübesiz berberlerin hacamata devam etmelerini ve yanlış uygulamaları engellemek için Oxford ve Cambridge Üniversitelerinden mezun olan Hacamat Terapistleri’nin uygulamasını düzenleyen bir karar çıkarmıştır. 

18. ve 19. yüzyıllarda hacamat tedavisinin kullanılması Amerika Birleşik Devletlerinde ve batı dünyasında oldukça yaygın hale geldi. Hatta gazete sahipleri hacamat uygulaması hakkında geniş talimatnameler yayınlıyorlardı. 

1860 sonlarında birçok hastalığın tedavisinde hacamat tedavisi uygulamak üzere Avrupalı ve Amerikalı doktorlar ve cerrahlar hacamat için işe alınıyorlardı. Zira 1860′a kadar Avrupalı ve Amerikalı doktorların birçok hastalığın tedavisinde hacamata başvurduğu görülmektedir. 

18. ve 19. yüzyıllarda İngiliz halkı ilkbahar ve sonbahar aylarında hastanelere hacamat yaptırmak için gidiyorlardı.  

1827′de Paris’te yaşayan Edinburg’lu Doktor Martin hayvanlar üzerinde yaptığı deneylerde striknin (kargabüken özü) ve arsenik zehirlenmelerinde ölümleri engelleyebildiğini keşfetmiştir. 

Londra’da halen hizmet vermekte olan Royal Free ve Royal Mashden Hastanelerinin kurucusu cerrah William Mashden 1830′a kadar Royal Free Hastanesinde hacamat terapisti çalıştırıyordu. 

Heinrich Stern gibi doktorlar 1915′te Avrupa’da hacamatı savunuyorlardı. 

Halen, İngiltere’de her 3 kişiden biri, Amerika’da ise toplumun %35′inden fazlası bu tip alternatif tedavileri tercih ediyorlar. 

Almanya’da hekimler yakın zamana kadar Alternatif veya Tamamlayıcı Tıp’a karşı çıkmışlardır. Ancak, çok fazla hastanın hekim olmayan insanlara alternatif tıp uygulamaları(Akupunktur, Hacamat v.s.) yaptırdıklarını ve de hastaların bu tedavilere devam ettiklerini görünce, bu işi öğrenmeye başladılar ve daha sonra alternatif ya da tamamlayıcı tedavileri doktorlar yapmaya başlamışlardır. 

En eski dönemlerden günümüze kadar, gerek koruyucu hekimlikte gerekse bir çok  hastalıkların tedavisinde hacamat tedavisi geçerliliğini sürdürmüştür. 

Günümüzde de hacamatın, İslâm ülkelerinde yaygın olduğunu ve buralarda hacamat kliniklerinde bu tedavinin uygulandığını görmekteyiz. Ayrıca Çin, Almanya, İngiltere Avustralya, Malezya ve Kanada gibi ülkelerde bu tedavi usulünün uygulandığı ve bu konuda araştırmaların yapıldığı bilinmektedir. 

ABD deki tıp fakültelerinin %60′ında Tamamlayıcı tıbbın bir parçası olarak hacamat eğitimi verilmektedir. Ayrıca, Birleşik Krallık’ta, İngiltere’de birçok kurs düzenlenmektedir. 

Hacamat modern tıbbın dünyada en saygın iki merkezi olan Harvard tıp fakültesi ve John Hopkins Tıp merkezinde uygulanmaktadır. 

Osmanlı döneminde bazı berberler tarafından uygulanan hacamat, günümüz Türkiye’sinde ehil olmayan kişiler tarafından sağlıksız ortamlarda yapıldığı için Sağlık Bakanlığı tarafından yasaklanmıştır. 

Bugün ülkemizde hacamat, kayıt altına alınmadan, hem geleneksel tıp olarak halk arasında yapılmakta, hem de müslüman cemaatler tarafından sünnet olduğu için çoğu zaman evlerde, uygunsuz ortamlarda yapıldığı ve yaptırıldığı bilinmektedir. 

Sağlık Bakanlığı Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı 2012-2013 yıllarında “Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları” ile ilgili bir taslak hazırlayarak Kupa Terapisi, Hacamat gibi tedavilerin de Türk Tıbbının içinde yerini bulması, doğru şekilde yapılması ve kontrol altına alınması için halen çalışmaktadır.2014 yılında çıkarılan yönetmelikle Hacamat uygulamasının hacamat tedavisi ile ilgili eğitimleri ve sertifika yetki belgesini almış hekimler tarafından uygun muayenehane şartlarında yapılabileceği, hekim dışı kişilerin bu uygulamayı kanunen yapamayacağını bildirmiştir.  

Zira batı tıbbının hakim olmasına kadar yaygınca kullanılan hacamat terapisi günümüzde de birçok kişi tarafından tüm islam ülkelerinde ve de ülkemizde rağbet görmektedir. Alternatif tıp ya da koruyucu – 

tıp halk arasında yaygınlaşmaya başladığı için de, ülkemizde birçok kişi tarafından hacamat yaptırılıyor. Hacamatı tanıyıp ilgi duyanların sayısı da hızla artmaktadır. 

Hac ve Umre ziyaretlerinde hacamat yapıldığını gören insanlardan daha sonra Türkiye’de de hacamat yaptırmaya başlamış olanlar da bulunmaktadır.